18 Temmuz 2013 Perşembe

Başlarken

Ben ayağımda topuklu ayakkabılar ile salınıp, “Satışlarımız %20 artarken, karlılığımız düşüyor” diye toplantılarda bilmiş bilmiş konuşurken, kimsenin tahmin edemez kafamda didişip duran tilkileri. Ütüyü fişten çektim mi bu sabah,naptı acaba bizimki bugün okulda,ağlayarak da girdi yine, haftasonu çocuğu açık havaya da çıkarmak lazım nasıl yapsak ki, kocamla baş başa bir yemek yemeyeli kaç hafta oldu ki yine...
Çalışmak, plazanın havasız ortamında dirsek çürütmek, saatler boyu çalışırken, pozitif kalmaya uğraşmak, sonra da eve koşup evi toparlamak yeterince zorken üstüne bir de anne olmak, yani tüm bunları bir de vicdan azabı ile cilalamak. Hepsini de layığı ile yapmaya didinmek,didinmek, didinmek.Didinip dururken kendini unutmak...
Anlatmak değil mi hepimizin derdi, içini dökmek, dertleşmek. Galiba en iyi yazarak dökebiliyorum ben içimdekileri. Sanki birileri daha “ben de, ben  de” dese, ya da “heh işte aynen böyle” dese biraz rahatlıyorum. Bazen öyle bir an geliyor ki saatlerce konuşsam rahatlayamıyorum ama sanki şu iki satıra dökünce hislerimi desarj oluyorum. İşte o yüzden yazmam lazım, durmadan yazmam... Kadın olma hallerini, anne olma hallerini,çalışan kadın hallerini, kadınlığın anneliğin her halini….



Dilek'ten

Burçe'den